
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerif Kaplan’ın Yeni Yıl mesajı
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkan Yardımcısı Türkiye ve Avrupa Sorumlusu Baş Danışmanı Şerif Kaplan Yeni Yıl mesajı yayınladı;
“Yeni bir yıla girerken sevgi ve barış diliyorum. Savaşların, acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla yeni yılınız kutlu olsun nice güzel ve mutlu huzurlu yıllara “
Şerif Kaplan “Türkiye halkı ve yer aldığımız coğrafyada yaşayan insanlar acılarla, sıkıntılarla yüklü bir yılı daha geride bıraktı. Her günü ölüm haberleriyle, her günü gözyaşıyla ve her günü açlık-sefalet içinde geçen milyonların “umut” duyguları yavaş yavaş tüketiliyor. Boğazımızın düğümlendiği, sözün bittiği yerdeyiz. Oysa bu değil yaşam.Kaybolan yıllar elbette geri getirilemez ama gelecek yılları kurtarabiliriz!Kendimiz için.. çocuklarımız için.. torunlarımız için.
İnsanlık için ! 2017’nin tüm dünya’ya sevgi, barış, kardeşlik, huzur getirmesi dileğiyle milletimizin ve dünya halklarının Yeni Yıl’ını en içten duygularımla kutluyorum.”
Birecik, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Orta Fırat bölümünde Şanlıurfa iline bağlı 96.000 nüfuslu bir ilçe merkezidir. Fırat ırmağının eskiden sadece doğu kıyısındayken son yıllarda her iki kıyısı üzerinde, deniz seviyesinden 450 metre yükseklikte kurulmuştur.
Birecik Şanlıurfa’ya 83, Gaziantep’e 63 km uzaklıktadır. Evler, ırmak boyundaki dar bir düzlükte ve bunun gerisinde yükselen dik bir yamaç üzerine yayılır. Bu yamaç üzerinde bir de kalesi vardır. Fırat, Birecik’in bulunduğu noktadan itibaren aşağıya doğru ufak çapta nehir nakliyatına elverişlidir. Bu sebeple, Birecik eskiden beri kara ve nehir ulaşımı arasında bir aktarma yeri olarak önem kazanmıştır. Daha sonraki devirlerde İstanbul-Bağdat demiryolunu Birecik’ten değil de biraz güneyden geçmesi ve kervan ticaretinin eski önemini kaybetmesiyle kasaba gerilemeye başladı.İnşası 1951’de başlayıp 1956’da sona eren Birecik Köprüsünün yapılması kasabanın önemini yeniden artırdı.

Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ, yeni yıl mesajı yayımladı.
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ, yeni yıl mesajı yayımladı.
Yıldız, mesajında 2016 yılını değerlendirirken, 2017 yılına ilişkin beklentilerini dile getirdi.
Gürsel YILDIZ ‘nın mesajı şöyle:
“Bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2016 yılı tüm dünya için tarihi dönüm noktalarının yaşandığı, zorlukların ve değişimlerin yılı oldu.
2016 yılı Amerika’daki seçimler, Brexit, mülteci krizi, Suriye’de yaşanan çatışmalar, terör olayları ve bölgemizde yaşanan diğer gelişmelerle dünyada önemli değişimlerin yaşandığı; belirsizliklerin artarak devam ettiği bir yıl oldu.
Terör örgütleri, Türkiye’ye karşı husumet besleyen tüm devletlerin, tüm karanlık kurumların bir kuklası, bir taşeronu haline dönüşmüştür.
Türkiye üzerinde büyük oyunların oynandığı ve oynanmaya devam edildiği bir ortamda Ülkemizin daha çok sıkıntılar çekmemesi için birlik ve beraberliğin bir ilaç olduğunu unutmamamız gereklidir.
Türkiye, devleti ve milletiyle birlik içinde, bu engellerin hepsini de, Allah’ın izniyle aşacaktır. Bu duygularla bir kez daha 2017 yılının ülkemiz, milletimiz, tüm insanlık için barış, huzur, sağlık, güvenlik ve refah içinde geçmesini temenni ediyorum.
Tüm vatandaşlarımın yeni yılını tebrik ediyor, selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.”

Gürsel YILDIZ’ dan Mehmet Akif Ersoy’u Anma Mesajı
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ , Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 80. yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Gürsel YILDIZ mesajında şu ifadelere yer verdi:
‘’İstiklâl Marşı şâirimiz, büyük dâvâ adamı Mehmet Akif Ersoy, ebedi âleme göç edişinin ardından geçen 80 yıla rağmen, eserleri ve fikirleri ile milletimizin yüreğinde hâlâ dipdiridir. Akif, ölümünden sonra gelen kuşaklar boyunca Türk gençliğini, fikriyat ve hissiyat yönünden şekillendiren ustalardandır.
Ülke olarak keskin bir dönemeçten geçtiğimiz bu zor günlerde; Akif’in o gür sesinden işittiğimiz “Korkma” hitabı milletimize dün olduğu gibi bugün de güç ve umut vermektedir. Devletimiz; üstümüze dört bir koldan saldıran, her şekilden ve cinsten terör dalgasına karşı mücadele etmektedir. Etrafımız bir ateş çemberiyle çevrilmişken; “taunlara zûl gelecek rezil istila”ya karşı, onun bir Mehmetçik süngüsü gibi doğrulttuğu mısralar unutulmamalıdır.
Bu millete diz çöktürmek isteyen “hayâsızca akın”, dün olduğu gibi bugün de mağlubiyete uğramıştır. Darbeci ihanet şebekesine, bombalarıyla, kurşunlarıyla ve paralarıyla taarruz edenlere karşı bir kale gibi dimdik duran Türkiye’nin iradesidir. İşgalcilerin ne kendileri ne de maskeli terörist maşaları bu topraklara dair kurdukları hayallere asla muvaffak olamayacaklardır. Akif’in o meşhur duası inşallah kabul olacak ve Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmayacaktır.
Bölünmeye ve ayrışmaya karşı ortak değerlerimizde birleşmenin ehemmiyetini hep beraber daha iyi idrak ettiğimiz günlerde; Akif’in milletimiz için kıymeti çok daha aşikârdır. Üzerinde yaşadığımız ortak vatanın ve gölgesini paylaştığımız bayrağımızın manası bizim için neyse; Akif’in kaleminden dökülen İstiklâl Marşı da aynı anlama gelmektedir. Kurtuluş mücadelesi verdiğimiz o günlerde, Mehmet Akif Ersoy milletimize kelimeler ve cümlelerden oluşan bir bayrak hediye etmiştir. Dünya döndükçe o bayrağı şerefle taşımak, her mısraını hissedercesine yaşamak ve yarınlarımızı o ruh üzerine inşa etmek boynumuzun borcudur.
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi göstermiştir ki; Millî şairimizin o hep özlemini çektiği “Asım’ın nesli” bu topraklarda hayat sürmekte ve şairin rüyasını gerçeğe dönüştürmektedir.
Bu topraklara ve bu milletin evlatlarına; nice kıymetli eser ve bir milli şuur armağan ederek aramızdan ayrılan Mehmet Akif Ersoy’u vefatının 80. yılında saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.’’
İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül… Ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal; Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Garb’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ”Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın… Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ”toprak!” diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli: Değmesin ma’bedimin göğsüne na-mahrem eli; Bu ezanlar — ki şehadetleri dinin temeli — Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder — varsa — taşım; Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım! O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.
MEHMET AKİF ERSOY KİMDİR?
Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nın güftekarı, şair ve yazar.
Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873’te İstanbul’da doğdu. Babası Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Devleti’ne bağlı Arnavutluk’un İpek kazasına bağlı Şuşise Köyü’nden İstanbul’a gelmiş, annesi Emine Cemile Hanım ise Buharalı Mehmet Efendi’nin kızı olarak Samsun’da doğmuştu. Mehmet Tahir Efendi, ona ebced hesabıyla doğduğu yıl olan 1290’a karşılık gelen Rağıf ismini vermişse de çevresi tarafından Akif olarak çağırıldı. Akif dışında bir de Nuriye adında bir kızları bulunuyordu.
Mehmet Akif, İstanbul’da Fatih’in Sarıgüzel semtinin Nasuh Mahallesi’nde doğdu. Çocukluğu Osmanlı Devleti’nin “hasta adam” olarak nitelendirildiği döneme denk geldi. 1878 yılında, Akif 4 yaşındayken Fatih’de Emir Buhari Mahalle Mektebi’ne başladı. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İbtidaisi’ne geçti. Aynı yıl babası ona Arapça dersleri vermeye başladı.
Babasının yazın Emin Paşa’nın çocuklarına ders vermesi sebebiyle Emin Paşa’nın çocukları ile arkadaşlık kurdu. Mehmet Akif, 1882 yılında ilköğretimini tamamlayarak Fatih Merkez Rüştiyesi’ne başladı. Ayrıca Fatih Camii’nde Esad Dede’nin İran Edebiyatı derslerine katılıyordu. Lise eğitiminde Mülkiye’nin İdadi bölümünde başladıktan sonra yüksek kısmına geçti. Kısa bir süre sonra evlerinin yanması ve babasının vefatı sebebiyle okula devam edemeyip sivil veterinerlik okulu olan Baytar Mektebi’ne geçti. Şiirle ilgisi bu dönemde başlayan Mehmet Akif, ilk şiirlerini bu dönemde yazmaya başladı.
22 Aralık 1893 tarihinde birincilik ile mezun olmasından sonra Orman ve Ma’adin ve Ziraat Nezare’Baytar Müfettiş Muavini olarak tayin edildi. 1895 yılında ilk eseri olan 7 beyitlik gazeli “Kur’an’a Hitab”, Servet-i Fünun Gazetesi’nde yayınlandı. 4 yıl boyunca Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da görev yaptı. Bu seyahatler Mehmet Akif’in düşünce ve yazın hayatını çok etkildi.
1 Eylül 1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi. Aynı yıllarda Maarif Dergisi’nde ve Resimli Gazete’de şiir yazıları ve Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çevirilen yayınlandı. 1906 yılında Halkalı Ziraat Mektebi’ne Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 1907’de Çiftlik Makinist Okulu’na Türkçe öğretmeni olarak atandı. Ardından bir yıl sonra II. Meşrutiyet’in ilan edildiği dönem İstanbul’da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muavinliği’ne getirildi. 1908-1910 yılları arasında “Sırat’ı Müstakim” dergisinde yazdığı dönem en ünlü şiirleri “Küfe” ve “Seyfi Baba” yayınlandı.
Kısa bir süre sonra Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye müderrisliğine tayin edilen Mehmet Akif, uzun süre bu kadroda kaldı. 1913’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. I. Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya’daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin’e gönderildi. Ardından Arabistan ve Lübnan’a gitmiş ve burada batı-doğu ayrımına şahit oldu. İstanbul’a döndükten sonra Darül-Hikmet-i İslamiye’nin başkatipliğine atandı. Miili Mütareke döneminde kurtuluş hareketine destek verdi. Balıkesir’de yaptığı konuşmadan dolayı İstanbul’daki görevinden alındı. Ankara Hükümeti’nin kurulmasından sonra Burdur Milletvekili olarak meclise girdi.
O sırada Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin desteği ile İstiklal Marşı için açılan yarışmaya giren Mehmet Akif Ersoy, 724 şiir arasından yarışmayı kazandı. 18 Mart 1921’de kabul edilen şiir, 1924 yılında Osman Zeki Üngör tarafından bestelenerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı” olarak ilan edildi. Mehmet Akif Ersoy yarışmadan kazandığı 500 lirayı kabul etmeyerek Türk Ordusu’na armağan etti.
Sakarya Zaferi’nden sonra İstanbul’a geldi ancak İslami uyanışçı düşünürlerden olan Mehmet Akif Ersoy, Cumhuriyet’in laik düzeninin oturması sebebiyle Mısır’a gitti. 1936 yılına kadar Mısır’da Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Siroz’a yakalanması üzerine 1935’te Lübnan’a, 1936’da Antakya’ya gitti. Hastalığının ilerlemesi üzerine ülkesine döndü ve 27 Aralık 1936’da İstanbul’da vefat etti. Mezarı Edirnekapı Şehitliği’nde bulunmaktadır.
Mehmet Akif Ersoy’un en önemli eseri olan “Safahat”, 7 kitabtan oluşmaktadır. 1911 yılında yazdığı birinci bölümde osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini; 1912 yılında yazdığı “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı ikinci kitapta, Osmanlı aydınlarını işlemiştir. 1913’de Safahat’ın üçüncü bölümü olan “Halkın Sesleri”ni ve 1914 yılında dördüncü bölüm “Fatih Kürsüsünde”yi yazdı. Ardından 1917 tarihli “Hatıralar” ve I. Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli “Asım”ı yazdı. Son ve 7. bölüm olan “Gölgeler”i 1933 yılında yazdı. Şiirlerinin toplu olarak yer aldığı 7 kitaplık eserine “İstiklal Marşı”nı koymayarak bu eserini Türk Milleti’ne armağan etmişti.
Başlangıcı 1911 olan “Safahat”, 1933 yılında tamamlandı. Özmer Ziya Doğrul, Mehmet Akif Ersoy’un kitaplarına almadığı şiirlerini de ekleyerek eseri, 1943 yılında tekrar yayımladı. Ardından 1987 yılında M. Ertuğrul Düzdağ, eseri önceki baskıları arasındaki farkı gösteren yeni bir basımını yaptı. “Kur’an’dan Ayet ve Hadisler” ve “Mehmet Akif Ersoy’un Makaleleri” adlı çalışmaları da ölümünden sonra yayımlanmıştır.
Mesnevi, Hafız Divanı, Güllistan, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnu’nu, Victor Hugo, Lamartine ve Emile Zola gibi eserleri okumuş olan Mehmet Akif Ersoy’un eserleri anlatıya ve övgüye dayalıdır. “Sanat sanat içindir” görüşüne karşı çıkmış dini yönü ağırlıkta bir edebiyat tarzı benimsemiştir. Edebiyat dili olarak Milli Edebiyat akımına karşı çıkmış, aruz kullanmıştır. Hatta edebiyatta batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır.

Gürsel YILDIZ ” Devrim Şehidi ” Kubilay’ı özlemle, minnetle ve saygıyla anıyorum
Gürsel YILDIZ ” Devrim Şehidi ” Kubilay’ı özlemle, minnetle ve saygıyla anıyorum
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ “Cumhuriyeti korumak adına uğruna canını feda eden” Devrim Şehidi ” Kubilay’ı özlemle, minnetle ve saygıyla anıyorum.Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi
“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
Mustafa Fehmi Kubilay (d. 1906 – ö. 23 Aralık 1930), Türk öğretmen ve asteğmen. Kubilay Olayı olarak tanımlanan ve Menemen’de Mustafa Fehmi Kubilay, bekçi Hasan ve bekçi Şevki’nin 23 Aralık 1930’da Cumhuriyet karşıtı bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan ve faillerin (ve ilgili görülenlerin) yargılanması sürecinin sürdüğü Ocak/Şubat 1931 aylarını kapsayan olaylar zincirinin simgesi olan Türk askeridir.
1906’da Kozan’da, Giritli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep’tir. Mustafa Fehmi Kubilay 1930 yılında öğretmen olarak İzmir’in Menemen İlçesi’nde asteğmen rütbesiyle askerlik görevini yaparken 23 Aralık 1930’da Derviş Mehmet’in başında olduğu bir grup şeriatçı tarafından öldürüldü. Olay, Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica girişimidir, tarihe “Menemen Olayı” ve “Kubilay Olayı” olarak geçmiştir. Atatürk’ün Silahlı Kuvvetlere mesajı, Genelkurmay Başkanı’nın mesajı, TBMM’de soru önergesi ve Başbakan İsmet İnönü’nün konuşması, Bakanlar Kurulu’nun sıkıyönetim ilanı kararı, Sıkıyönetim ilanının TBMM görüşmeleri, yargılamanın ilk günkü tutanakları, Savcılığın Esas Hakkındaki İddianamesi, Divan-ı Harp Kararnamesi, TBMM Adliye Encümeni Mazbatası ve TBMM Genel Kurul kararları, tam metin olarak yer almaktadır.
Menemen olayının izleri toplumsal bellekte yer etmiş ve Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, “devrim şehidi” olarak simgeleşmiştir. Her sene 23 Aralık’ta Kubilay Olayı ile ilgili olarak çeşitli yayın organlarında konu ile ilgili makaleler yayımlanmakta ve olay lanetlenmektedir.

Sarıkamış Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ “Sarıkamış Şehitlerimizi Hakk’a yürüyüşlerinin 102. yılında rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhunuz şâd olsun”

Gürsel YILDIZ: Devletimiz ve aziz milletimiz asla teröre boyun eğmeyecektir.
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ: Devletimiz ve aziz milletimiz asla teröre boyun eğmeyecektir.
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ , Kayseri’de halk otobüsünün geçişi sırasında bomba yüklü aracın patlatılmasıyla gerçekleşen terör saldırısının ardından bulunduğu Kayseri’de olay yerine ulaştı.
YILDIZl’ın patlamanın gerçekleştiği yere giderek yetkililerden bilgi alacağı, ardın da yaralıların tedavi gördüğü hastanelere ziyaret gerçekleştireceği belirtildi.



Gürsel YILDIZ OLAY yerine 500 metre mesafede olduğunu belirterek , “Huzur kentimiz Kayseri’de askerlerimize karşı bu terör saldırısını yapanlara lanet olsun. Devletimiz ve aziz milletimiz asla teröre boyun eğmeyecektir. Şehitlerimize rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum. Acımız derin” dedi..
SAATLER 23.20 Yİ GÖSTERİYOR
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ olayın olduğu yerde inceleme yaptıktan sonra Hastanelerde tedavileri süren yaralılar hakkında bilgi aldı

Gürsel YILDIZ’ ın Uluslararası Göçmenler Günü Mesajı
Gürsel YILDIZ’ ın Uluslararası Göçmenler Günü Mesajı
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ”18 Aralık Birleşmiş Milletler tarafından resmi olarak 2000 yılında “Uluslararası Göçmenler Günü” olarak kabul edildi. Her yıl 18 Aralık’ta kutlanan Uluslararası Göçmenler Günü; dünya çapında göçmenler ve yerinden edilmiş insanların yaşamları ve sorunları konusunda bir farkındalık oluşturmayı hedeflemektedir.
Dünyanın en önemli göç noktalarından biri üzerinde yer alan ülkemiz coğrafi ve stratejik konumu sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerinin nihai durağı olmuş ve milyonlarca göçmene, büyük göç süreçlerine tanıklık ve ev sahipliği yapmıştır.
Son yıllarda bir yandan artan ekonomik gücümüz ve istikrarımız bir çekim unsuru oluştururken, diğer yandan yer aldığımız coğrafi bölgede devam eden siyasi istikrarsızlıklar, ülkemize yönelik göçü teşvik eden bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde milyonlarca yabancıya ev sahipliği yapmaktayız. Halkımızın misafirlerimize gösterdiği anlayış ve olumlu yaklaşımlar milli duyarlılığımızın, misafirperverliğimizin ve insani duygularımızın bir göstergesidir. Biz Mevlana’nın torunlarıyız, Anadolu toprakları da herkesi bağrında besleyecek ve büyütecek kadar geniştir.
Bu vesile ile barış ve huzurun hakim olduğu, savaş, terör ve zulmün son bulduğu herkesin kendi yurdunda hür ve özgür yaşadığı bir dünya için sorumluluklarımızın olduğunu ifade ederek, ülkemizde ve dünyanın her yerinde ana vatanından kopup çeşitli sebeplerle başka memleketlere göç etmek zorunda kalmış göçmenlerin 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü’nü içtenlikle kutluyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.

Gürsel YILDIZ Adana Seyhan İlçe Başkanı Osman Kuzuoğlu’nun işyerinde
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ Adana Seyhan İlçe Başkanı Osman Kuzuoğlu’nun işyerinde
Yerel Yönetimler
Kamu hizmetlerinin yaygın ve hızlı bir şekilde yürütülmesi için merkezi yönetim yetki-sindeki birçok hizmetin yerel yönetimlerce yürütülmesi çalışmaları hızlandırılacak; ancak bu yetkilerin kullanımı merkezi yönetim tarafından titiz bir biçimde denetlenecektir.
Partimiz, yerel yönetimlerin su, elektrik, temizlik, altyapı çalışmaları, yapı izni ve kont-rolü gibi rutin hizmetleri yanı sıra şehir kültürünü geliştirme görevine de yeterli önemi vermesi gerektiği kanaatindedir.
Yerel yönetimlerin etkinliği arttırılacak, merkezi yönetime mali ve idari bağımlılığı azaltılacak, kaynak kullanımı üzerinde halkın denetimini güçlendirecek bir şeffaflık sağlanacaktır.
Ulusal yeni bir kentleşme politikası belirlenecektir.
İmar ve görüntü kirliliğinin ortadan kaldırılacağı, altyapı eksikliklerinin giderileceği, yapılaşma oranının aşıldığı kesimlerde zorunlu kamu binaları dışında imar değişikliklerinin engelleneceği ve tamamen şeffaflaşacağı, kentsel dönüşümü tamamlanacağı, inşaat standart ve denetiminin etkinleştirileceği, tüm yaşam alanlarının engellilerin kullanımına uygun duruma getirileceği, kent kültürünün yeniden inşa edileceği bir büyük seferberlik başlatılacaktır.
DIŞ POLİTİKA
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, Dünyada barış” direktifi, dış politikamızın esasıdır.
Partimiz, ülkemizin tarihî, coğrafi ve kültürel özellikleri ile jeopolitik ve stratejik konumunu dikkate alan dinamik bir dış politika yürütülmesini öngörür.
Dış politikamızda ulusal çıkarlarımızı ve uluslararası ilişkilerdeki karşılıklılık esasını gözeten, önyargılardan uzak, diyaloga açık, bölge ve dünya barışına katkıda bulunmak için azami gayret gösteren, tutarlı, seviyeli, vakur, etkin bir duruş sergilenecektir.
Kıbrıs milli bir davamızdır. Kıbrıs politikamızın temeli, ülkemizin ulusal çıkarları ile Kıbrıs Türk Halkı’nın huzur ve güvenliğini garanti altında tutma esasına dayanır.

Günümüzde dağlarımızın hali içler acısıdır
Hak ve Huzur Partisi Genel Başkanı Gürsel YILDIZ “Uluslararası Dünya Dağlar Günü” dolayısıyla açıklamada bulundu.
Biliyor muydunuz?
Dünyada ki, içilebilir su kaynaklarının yarısından fazlası dağlardadır.
Dünyadaki bütün nehirler de dağlardan doğar..
Ergenenin Istrancalardan doğduğu gibi. Dağlar yaban hayatının barınağı, su kaynaklarının öze sidir.
Gürsel YILDIZ yaptığı açıklamasında şunları kaydetti: “Doğal yaşam kaynağı olan dağlarda, Dünya nüfusunun %12’si dağlarda yaşıyor. Yaban hayatının ise neredeyse tamamına yakını dağlarda ve eteklerinde yaşıyor. Dağlar sürdürülebilir bir çevrenin temelidir. Burada varlığını sürdürmeye çalışan yabanıl hayat ve burada yaşayan insanların yaşamlarını sürdürmesi gelecek için çok önemli.
Bir çoğumuzun haberi bile olmasa da, bugün “Uluslararası Dağ Günü” ondördüncü kez kutlanıyor. Birleşmiş Milletler (UN) tarafından 2002 yılından beri her yıl 11 Aralık’ta kutlanan günde çevre, dağlarda yaşayan ve geçimini dağlardan sağlayan insan topluluklarının sorunlarına dikkat çekiliyor.
“dağlar sürdürülebilir bir geleceğin anahtarıdır. (mountains – key to a sustainable future) ”
Dünya dağlar günün amacı hayata dağların önemi konusunda farkındalık yaratmak, dağlarda yaşayan ve geçimini dağlardan sağlayan insan topluluklarının sorunlarına dikkat çekmek, yeşil ekonomiyi güçlendirmek, dağda ki canlı yaşamını korumak ve geliştirmektir.
Dünyada ki, içilebilir su kaynaklarının yarısından fazlası ve temiz hava dağlardadır. Ergenenin Istrancalardan doğduğu gibi Dünyadaki bütün nehirler de dağlardan doğar.

Günümüzde dağlarımızın hali içler acısıdır. Toroslar’dan Kaz dağları’na, Kaçkarlardan Istrancalar’a kadar Madencilik, RES, HES .. ile delik deşik edilmiştir.
Dağları delik deşik etmek için türküler bile yakmışız..
Dağlar Seni Delik Delik Delerim Kalbur Alıp Toprağını Elerim.
Geyve Boğazı Tehlike altında
Şu dağları delmeli Kül edip elemeli.
Demişiz. Çalıp söylemişiz. Tüm bunlar sevgiliye kavuşmak için yazılmış, yakılmış.
Günümüzde dağları delik delik delenler, toprağını eleyenler daha çok kazanmak adına; dağlarımızı, hem de orada yaşayan canlarımızı, toprağımızı, suyumuzu, havamızı, geleceğimizi yok ediyorlar. Sermaye dağa çıktığı için, domuzlar İstanbul’da Boğaza, Kırklareli’nde pazara iniyor. Yaban hayatı yer değiştirmek zorunda kaldı.
Dünya Dağlar Gününde; dağlarda yaşayanların sessiz ve temiz bir gelecekleri olmasını diliyorum.
